DİĞER
“İletişim Yayınları’nın bilimsel teoriyi ön plana çıkaran diğer inceleme kitaplarının birçoğuna pek benzemeyen Kibrin Tarihi, tarihin birçok kesitinden verilen kısa ve çarpıcı örneklerle ilerlediği için çok kolay okunuyor... Bu eserin bize vaat ettiği aydınlanmayı benzersiz ve tüm insanlık için mecburi buluyorum.”
"Dirmit ile Yusuf Umut’un hikâyelerinde, Türkiye sosyolojisinde kendini bulmaya çalışan bir kadın ve bir erkeğin hikâyesiyle yüzleşiriz. Bugün de söz konusu sınıfsal yapılar açısından Türkiye’de çok benzer hayatların yaşandığını bilfiil biliyoruz."
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Sinemacılığı kendi kendine öğrenen Kim Ki-duk, üzerinde en fazla tartışılan Koreli yönetmenlerdendir. Kendini hep mukayese edildiği ve bir kısmını fazlaca entelektüel bulduğu meslektaşlarından ayrı tuttu. Filmlerinin konusu zaman zaman rahatsız edici bulundu, kadına ve kadın-erkek ilişkisine bakışı, şiddetten kaçınmayışı yüzünden eleştirildi, ama tekniği nedeniyle de övgü aldı."
Sadece bulunduğu yere yabancı değil, bulunduğu yerde de yabancı bir göçmen temsili karşımızdaki. Ben bu temsilin karşısında durmanın gereğine inanıyorum
Ebru Askan: Yazıyı birilerine ışık tutmak, bildiğim bir sırrı paylaşmak, toplumsal bir meseleyi unutturmamak yahut derdinden kederinden öldüğüm bir olayı-yaşantıyı anlatmak için kullanmıyorum...
Bora Abdo karakterlerinin hamuru öfkeyle yoğrulmuştur. Öfke, her yerde karşımıza çıkar. Balık Boğulması, bu yönüyle Sartre’ın “Cehennem ötekidir” deyişini hatırlatıyor
Figen Şakacı, Bitirgen'le başlayıp Hayriye Hanım'ı Kim Çaldı? ile sonlanan bir büyüme hikâyesine dâhil etti bizi. Çünkü biraz da Türkiye'nin hikâyesiydi, bizim hikâyemizdi anlattığı...
Paris mimarisi, küçük kayboluşları mucizevî keşiflere dönüştüren bir zenginliğe sahiptir her zaman. Daracık bir sokağa sapınca kendinizi 17’nci yüzyılın son çeyreğinde bulabilirsiniz mesela
Sinema literatüründe “mekânın minimalist kullanımı” diye bir kavram bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Yoksa bile, Kim Ki-duk’un bu filminden sonra icat edilmeliydi gibi geliyor bana
Bora Abdo: Ben nasıl yok ederim, nasıl sustururum, nasıl öldürürümü düşünüyor sanki insanlar. Her gün cenazeler kalkıyor, kitapla günümüz Türkiye’si arasında bir bağ kurmak istersek buna ölüm ve yitim üzerinden başlayabiliriz
© Tüm hakları saklıdır.